Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın “Yeni Medya Dili ve Engelli-Yaşlı” Çalıştayı

Engelli Gündem Sosyal Medya

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından medyanın aile, kadın, çocuk, engelli ve yaşlılar üzerindeki etkileri, yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin değerlendirilmesi, kamu kurum ve kuruluşlarının politikalarına, sektör temsilcilerinin çalışmalarına yön verilmesi amacıyla “Yeni Medya Dili ve Aile Çalıştayı” düzenlendi.

Beyoğlu’ndaki bir otelde yapılan çalıştayın açılışında konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, ailenin toplumun temel birimi olduğunu, bireyin gelişimi ve topluma kazandırılması adına aile yapısının sağlıklı ve güçlü olmasının önemli olduğunu çünkü içinde yetişilen ailenin bireyi topluma kazandırdığını ifade etti.

Bakan Yanık, aile derken bireyi baskılayan, gelişimine zarar veren, sağlıksız bir işleyişe sahip aileleri kastetmediklerini, aileden kasıtlarının bireyi sağlıklı bir şekilde topluma kazandıran, sevgi ve saygının hakim olduğu, sosyalleşmenin ilk adımlarının atıldığı yer olduğunu söyledi. Aile kurumunun, değerlerin benimsenmesinde, yaşatılmasında ve yaygınlaştırılmasında önemli roller üstlendiğini aktaran Yanık, huzurlu bir toplumun ancak sağlıklı bir aile yapısıyla mümkün olduğunu kaydetti.

Ailenin, çevre ve okulun yanı sıra çocukluk çağlarından itibaren çocuğun eğitim ve sosyalleşmesinde önemli bir kurumken ilerleyen yaşla beraber yazılı ile görsel her tür medya ve internet etkileşimlerinin de bu sosyalleşmede çocuklar için önemli rol oynadığını anlatan Yanık, şöyle devam etti:

“Medyanın sosyalleşme sürecine etkileri çeşitli şekillerde tezahür edebiliyor. Yaşadığımız çağa artık dijital çağ diyoruz. Hız ve ulaşılabilirlik anlamında çok büyük imkanlara sahibiz. Fakat bu avantajın yanı sıra büyük risklerle de muhatabız. Teknolojik imkanlarla birlikte dünyaya dair algımız ve toplum sosyolojisi kaçınılmaz olarak değişti, dönüştü. Analog dünya artık geride kaldı. Şimdi bambaşka bir dünyayı tecrübe ediyoruz. Geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilen birçok ilişki, kendini ifade şekli, hizmet ya da alışveriş artık sosyal medyada ve diğer dijital platformlar üzerinden gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla aslında medya da bir anlamda kabuk değiştirdi, farklılaştı ve birçok anlamda dönüştü. İnternet sunumunda başlardaki talep odaklı bir kullanımdan da arz odaklı bir kullanıma geçtik. Artık ihtiyacımız olan veya istediğimiz şey değil aslında bize sunulanları görüyoruz.”

“Değer aktarımının yapıldığı ekranların içeriklerini yeniden konuşmalıyız”

Bakan Derya Yanık, hayatın her alanında büyük bir dönüşümün tecrübe edildiğini, bu yeni dünyanın bir anlamda kendi değerlerini de ürettiğini söyledi. Hem ebeveynler hem de çocukların ekranlara bakarak geçirdiği sürelerin arttığından bahseden Yanık, bilgi ve haber alma, eğitim gibi çoğu temel iletişim ve bilgi aktarımının artık ekranlar aracılığıyla gerçekleştiğini dile getirdi.

Bu anlamda, değer ve kültür aktarımının büyük oranda medya aracılığıyla gerçekleştiğine şahit olunduğunu belirten Yanık, “Özellikle çocuklara ve gençlere, aslında genel olarak bütün bir topluma değer aktarımının artık ekranlardan yapıldığı gerçeğiyle karşı karşıyaysak o halde ekranların içeriklerini yeniden konuşmamız gerekiyor. Bu tecrübenin hem avantajlarını görüyoruz hem de dezavantajlarıyla yüzleşiyoruz. Hayatımızı kolaylaştıran alanları geliştirmenin yanı sıra risk ve tehlikelerle de mücadele etmek zorundayız. Tüm bu süreçlerde aile yapımızın hem olumlu hem de olumsuz etkilere açık olduğu gerçeğini her zaman dikkate almalıyız.” diye konuştu.

“6-15 yaş grubunun yüzde 31,3’ü, günde yaklaşık 3 saatlerini sosyal medyada geçiriyor”

Derya Yanık, aileyi çocukların adabımuaşereti, nezaket kurallarını, değer yargılarını, empati kurmayı, paylaşmayı öğrendiği ortam olarak ifade etti. Bu aktarım içinde aile üyelerinin bir arada olmasının, ilişkiyi ve hayata karşı duruşu belirleyici bir faktör olduğunu vurgulayan Yanık, daha önce geleneksel yollarla kurulan aile içi ilişkilerin artık dijital platformlar üzerinden başka bir boyuta geçtiğini kaydetti.

Bazı araştırma verileri ve istatistiklerden bahseden Yanık, “Hanelerin internete erişim oranının 2021’de yüzde 92’ye çıktığını görüyoruz. 6-15 yaş grubundaki çocukların yüzde 31,3’ü interneti sosyal medya için kullanıyor ve günde yaklaşık 3 saatlerini sosyal medyada geçiriyorlar. Sosyal medyada daha fazla vakit geçirmenin bir sonucu olarak çocuklarımızın aile üyeleriyle daha az vakit geçirdiklerini görüyoruz. Bu durum çocuklar kadar ebeveynler için de geçerli. Ekranlar ve kaynaklar farklı olsa da dijitalleşmenin aile içi iletişime etkilerini göz ardı edemeyiz.” dedi.

Medya kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte ailenin bir araya gelme sıklığının da azaldığını, bu noktada medyanın önemli bir sorumluluğun muhatabı olduğunu belirten Yanık, “Medyadan, aile bütünlüğünü ve ailenin sürekliliğini teşvik eden, çocukların, gençlerin zihinsel ve ahlaki gelişimine olumlu yönde katkı sağlayacak bir yayıncılık anlayışı bekliyoruz. Aile dostu olarak ifade edebileceğimiz medya içeriklerinin üretilmesi, çoğaltılması ve aile dostu medya yaklaşımının benimsenmesi tüm kurum ve kuruluşlar olarak hepimizin görevidir.” ifadelerini kullandı.

Bakan Yanık, ebeveynler ile özellikle çocuklar ve gençler açısından çok sıklıkla başvurulan, bir anlamda sosyalleşme ihtiyacının karşılandığı bir alanın, bu ihtiyaçları insanlık değerleri sistemi, manevi değerler çerçevesinde besleyecek bir alan haline getirilmesi gerektiğini kaydetti.

Yanık, şunları söyledi: “Ailenin kültürel gelişimine katkı sağlayan, aile içi iletişimi güçlendiren, toplumsal ve ahlaki değerleri gözeten yayınlar hepimizin sorumluluğudur. Medyada sunulan tüm içeriklerin ticari bir boyutunun olduğunun farkındayız. Karlılığın devamı ve izleyicinin beklentileri elbette içerikleri de belirleyecektir. Bu realiteyi de gözetmemek mümkün değil, gerçekçi değil. Fakat medyanın da bazı noktalarda elini taşın altına koyarak etik yayıncılık ilkelerini önemli görmesi gerekiyor. Bazı noktalarda bazı hassasiyetleri gözetmesi gerekiyor. Bu zorunluluk medyanın topluma ve değer sistemimize karşı ahlaki bir sorumluluğudur. Örneğin, haber değeri taşıyan bir cinayet, istismar veya taciz vakasının görmezden gelinmesi, yayınlanmaması düşünülemez. Bu durumun hem toplumun haber alma özgürlüğü açısından hem de medyanın bilgi verme görevi açısından değerlendirilmesi gerekiyor. Fakat bu vakanın ajite edici, açık şiddet barındıran, olayı tüm detaylarıyla adeta bir dizi formuna çevirerek aktaran veya özel hayatın gizliliğini ihlal eden bir şekilde yayınlanması haber alma özgürlüğünün ötesinde bir durumdur. Bu noktada yayıncılığın kamuya açık bir faaliyet olduğunu ve kamu yararını göz önüne almamız gerekiyor.” dedi.

Dijital ayak izi konusuna da değinen Yanık, herhangi bir şekilde bir kişi hakkında medyada, sosyal medyada, dijital platformlarda yer alan bir haberin artık dolaşıma girdiğini dile getirdi. Derya Yanık, bir çocuk için kendisi, ailesi veya yakınlarıyla alakalı olumsuz bir durumun hayatı boyunca kendisini takip ediyor olmasının hiç kimsenin hoşuna gitmeyeceğini, hiç kimsenin böyle bir durumla karşılaşmak istemeyeceğini söyledi.

Bakan Yanık, medya içeriklerinin toplumsal ve ailevi değerlerle çatışır nitelikte olmasının, şiddet, mafya ve bağımlılık gibi konularda özendirici boyutların bulunmasının büyük bir sorun olduğunun altını çizerek, şu ifadeleri kullandı:

“Şiddeti estetize eden, ahlak dışı ilişkileri normalleştiren yayınları mazur görmemiz mümkün değil. Medyada aile, evlilik, kadın, çocuk, özel gereksinimli gruplarla ilgili olumsuz temsiller, şiddet içeren medya dili, toplumun sürdürülebilirliği için elzem olan insani değerlere derinden zarar vermektedir. Medya yoluyla meşrulaştırılan her türlü olumsuz temsil ve şiddet içeren tutum ve davranış hem aile içinde hem de toplumda barışçıl insani ilişki ve iletişim biçimlerinin sürdürülmesini tehdit etmektedir. Yapımcıların ve medya profesyonellerinin sorumlu yayıncılık anlayışı gereği ‘aile dostu’ yayınları önemsemelerini bekliyoruz. Sizlerden tüm bunları talep ederken, biz de üzerimize düşeni yapmak için birçok çalışma yürütüyoruz. Bu çalıştay sadece biri.”

“Aile kurumunun alternatifi yok”

Aile kurumunun alternatifi olmadığına dikkati çeken Yanık, Bakanlıklarının öncelikli hedefleri arasında da ailenin korunmasını ve varlığını sürdürmesini sağlamak geldiğini, bu amaçla politikaların odağına her zaman aileyi aldıklarını kaydetti.

Bakan Derya Yanık, ailelerin çağın getirdiği değişikliklere uyumunu ve karşılaşabilecekleri risklerin farkında olmalarını sağlamak üzere 2013’den bu yana “Aile Eğitim Programı”nı yürüttüklerini, bu kapsamda eğitimlere 81 ilde devam ettiklerini aktardı.

“Evlilik Öncesi Eğitim Programı” ve ücretsiz aile danışmanlığı çalışmalarını da anlatan Yanık, vatandaşların temel ihtiyaçlarını doğru tespit etmek, güncel ve güvenilir verilerle politikalar üretmek, aile politikaları açısından veri oluşturabilmek amacıyla periyodik araştırmalar yaptıklarını da aktardı.

Yanık, gelecek süreçte “Türkiye’nin Yaşlı Profili Araştırması”nı da gerçekleştireceklerini dile getirdi.

Aile, çocuk, kadın ile özel gereksinimli grupların medyadaki ele alınış biçimini bu alandaki tüm paydaşlarla birlikte değerlendirmek istediklerinin altını çizen Yanık, önerileri tespit etmek üzere bu çalıştayda kamu kurumları, ulusal kanallar, dijital yayın platformları, senarist, yapımcı ve akademisyenlerle ortak bir çalışmaya imza atacaklarını bildirdi.

Bu çalışmada konuşulan ve tartışılan her bir fikrin kendileri için büyük anlamları olduğunu vurgulayan Yanık, kurulan her cümleyi tek tek kayıt altına alarak, aile politikalarını oluştururken bu fikirleri değerlendirmek ve bunlardan yararlanmak istediklerini sözlerine ekledi.

Yayımlanacak bildirideki esaslara uygun yayın yapılması önerilecek

Çalıştay, aile, kadın, çocuk, engelli-yaşlı olmak üzere 4 ana tema çerçevesinde “Yeni Medya Dili ve Aile”, “Yeni Medya Dili ve Çocuk”, “Yeni Medya Dili ve Kadın”, “Yeni Medya Dili ve Engelli-Yaşlı” ile “Paydaşlar Arası İş Birliklerinin Değerlendirilmesi” başlıklı odak grup çalışmalarıyla devam edecek.

Grup çalışmalarında, yeni medyada çocuk, aile, kadın, engelli ve yaşlıların temsiliyetinin nasıl ele alındığı, olumlu temsiline yönelik neler yapılabileceği, şiddetle mücadele konusunda toplumsal farkındalığı arttırmaya yönelik nasıl bir yol izlenebileceği, yeni medyada çocuk ve ebeveyn ilişkilerinin nasıl ele alınacağı ile aile mahremiyetine yönelik neler yapılabileceği gibi konular ele alınacak.

Çalıştay sonunda belirlenen 4 ana tema çerçevesinde bildiri metni yayımlanacak, yayın kuruluşlarının, dijital platform sahiplerinin ve bireysel yayıncıların bu metinde yer alan esaslara uygun yayın yapması önerilecek. (AA)

Loading