Kadına şiddetin nedenlerinin tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’nun, uzun soluklu ve yoğun çalışmaların ardından hazırladığı 912 sayfalık raporda, sorunlar tespit edilerek, çözüm önerileri sıralandı. Meclis Başkanlığına sunulan ve TBMM Genel Kurulunda, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde görüşülmesi beklenen raporda, kadına şiddetin, toplum vicdanında derin yaralara neden olduğu belirtildi.
Raporda, küresel çapta her üç kadından birinin, eş-akrabalık ilişkisi bulunan ya da bulunmayan erkekler tarafından fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik açılardan şiddete maruz kaldığı bilgisine yer verildi. Kadına şiddetin, yalnızca hukuk ve kolluk tedbirleriyle çözülemeyeceği, çok boyutlu, karmaşık olgu olan bu şiddet türüyle mücadelenin, çok yönlü yaklaşım ve disiplinler arası çalışmayla özel stratejiler geliştirilmesini zorunlu kıldığı vurgulandı.
“Her yıl yaklaşık 66 bin kadın hayatını kaybediyor”
Kadına karşı şiddetin en ağır türü olan kadın cinayetleri nedeniyle dünyada her yıl yaklaşık 66 bin kadının hayatını kaybettiğinin tahmin edildiği belirtilen raporda, kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddetin çok yaygın olduğu ancak şiddet gören kadınların yüzde 40’ından daha azının şiddeti bildirdiği veya herhangi bir yardım aldığı aktarıldı. Raporda, dünya çapında her gün 137 kadının, yakın ilişki içinde olduğu erkek veya aile bireyi tarafından kasten öldürüldüğü bildirildi.
Türkiye’de kolluk kayıtlarına göre, 2016-2019’un ilk 9 ayında hayatını kaybeden kadınların yüzde 80’inin daha önce aile içi şiddet kapsamında kolluğa başvurusunun bulunmadığına değinilen raporda, verilerin, şiddet mağduru kadınların çoğunluğunun halen ilgili mekanizmalara yeterince başvurmadığını gösterdiği belirtildi. Raporda, bu durumun, mağdurların utanma, başvuru mekanizmalarını bilmeme, erteleme, faile şans verme ve toplumsal baskılar gibi nedenlerden kaynaklandığı değerlendirildi.
Verilere göre, eğitim düzeyi yükseldikçe evlenen kadınlar arasında fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalma oranının da düştüğü aktarılan raporda, hiç eğitimi olmayan/ilkokulu bitirmeyen kadınlar arasında fiziksel veya cinsel şiddete, yaşamlarının herhangi bir döneminde maruz kalma oranının yüzde 43, lisans ve lisansüstü eğitimli kadınlarda ise yüzde 21 olduğu bildirildi.
Raporda, tüm şiddet biçimlerinde eğitim seviyesi arttıkça kadına şiddetin azaldığı vurgulanırken, ilkokul seviyesinde eğitim alan kadınların gördükleri şiddet biçimleri incelendiğinde, yüzde 68,6 ile en fazla maruz kalınan türün cinsel şiddet olarak saptandığı kaydedildi.
Kadına yönelik şiddet görüntülerinden en çok rahatsız olunan program türlerine bakıldığında ilk sırada dizilerin bulunduğu belirtilen raporda, dizilerde kadına şiddet konusunun işleniş biçiminde ciddi bakış açısı değişikliğine gidilmesi istendi.
İstanbul Sözleşmesi komisyon raporunda
“İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin, kadına şiddetle mücadele etme temel amacıyla hazırlandığı hatırlatılan raporda, sözleşmenin, içeriğindeki unsurlar ve çeşitli uygulamalar nedeniyle bugün Avrupa Konseyi üyesi pek çok ülkede eleştirildiği, bunun için Rusya ve Azerbaycan’ın sözleşmeyi imzalamadığı aktarıldı. İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan bazı ülkelerin, sözleşmeyi onaylamaktan imtina ettiği, bazı ülkelerin de sözleşmeden çekilme yönündeki açıklamalar yaptığı ifade edildi.
Komisyondan 547 öneri
Raporda, 17 ana başlık altında 42 tespit ve 547 öneriye yer verildi.
e-Devlet’e, kadına yönelik şiddetle mücadele başvuru mekanizmaları ve destek hizmetlerine ulaşım sağlayan “Kadına Yönelik Şiddet Bildirim Sistemi” hizmeti eklenmesi istendi.
KADES uygulamasının, sağlık çalışanları ve öğretmenler başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan tüm kadın personele, kurum ve kuruluşlarca düzenlenen kurs gibi etkinliklere katılım sağlayan kadınlara, orta ve yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrenciler ile yurtlarda kalan kız öğrencilere tanıtımının yapılarak akıllı telefonlarına yüklemelerinin sağlanması talep edildi.
Raporda yer alan bazı öneriler şöyle:
– Toplumda ve şiddet mağdurlarında, şiddetle mücadelede oluşturulan mekanizmalar ve tedbir kararlarının “mağdur için yeterince koruma sağlamayacağı” algısının oluşması engellenmeli.
– Hukuk fakültelerinde öğrencilerin konuya ilişkin uzmanlaşmalarına katkı sağlamak ve farkındalıklarını artırmak için Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, uygulaması ve kadın hakları dersi müfredata konulmalı.
– Muhtarlara kadın erkek fırsat eşitliği, kadına şiddetle ve erken yaşta evliliklerle mücadele konularında eğitimler verilmeli.
– ŞÖNİM’lerde görevli meslek elemanı sayısı artırılmalı.
– Alo 183 Sosyal Destek Hattı’ndan ayrı olarak sesli mesaj servislerine yönlendirilmeksizin doğrudan operatöre bağlanan, aile içi ve kadına şiddet mağdurları için krize müdahale konusunda eğitimli ve tercihen kadın personelin çalıştığı, farklı dillerde hizmet veren, akılda kalıcı, engelli erişimine uygun, 7 gün 24 saat hizmet sunan ayrı bir “Acil Şiddet Hattı” kurulmalı.
– Kadınlara ait cep telefonlarına yeni kurulacak olan Acil Şiddet Hattı ve KADES başta olmak üzere başvuru mekanizmaları hakkında bilgilendirici SMS’ler gönderilmeli.
– Şiddet mağduru kadınlara sunulan hizmetlerin tek elden gerçekleştirilmesi amacıyla başta tedbir hakimleri, Cumhuriyet savcıları, ŞÖNİM, ilgili kolluk birimleri, baro temsilcileri ve ilgili diğer birimlerin temsilcilerinin aynı çatı altında bulunduğu Adalet Bakanlığı tarafından oluşturulan, “Çocuk Adalet Merkezi” modeli benzeri, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Merkezleri”nin pilot olarak uygulamaya geçirilmesi yönünde çalışmalar yapılmalı.
– Cinsel suç mağdurlarına yönelik ülke genelinde yeterli düzeyde hizmet veren “Kadın İzlem Merkezleri” oluşturulmalı.
– Aile içi ve kadına yönelik şiddet mağdurlarına ilişkin işlemlerin tek bir mahkemede sonuçlandırılarak sürecin hızlanması ve taraflar arasındaki anlaşmazlıkların yeni ihtilaflara mahal vermemesi amacıyla tedbir kararı verebilen, taraflar arasındaki cezai uyuşmazlıkları çözebilen ve aile hukukundan kaynaklanan ihtilafları gideren, hukuk ve ceza yargılamasının birlikte yapıldığı ihtisas mahkemeleri kurulmalı.
– Toplumda kadına yönelik işlenen suçlarda “cezasızlık veya az ceza” algısına yol açan uygulamaların sona erdirilmesi ve “kadına yönelik olarak işlenen şiddet suçları” ile etkin şekilde mücadele edilebilmesi amacıyla kamuoyunda “kravat indirimi” olarak bilinen iyi hal indiriminin, kadına şiddet suçları nedeniyle hükmedilen cezalarda uygulanmamasına yönelik mevzuat düzenlemeleri gerçekleştirilmeli.
– Türk Ceza Kanunu’nda eşe ve boşanmış eşe karşı işlenen suçlarla ilgili kanunda öngörülen cezayı artıran nedenlerin, aralarında evlilik bağı olmayan kadınlara yönelik gerçekleştirilen şiddet eylemlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi için düzenlemeler yapılmalı.
– Boşanma davasının, sırf ziynet alacağı, eşya alacağı gibi talepler nedeniyle uzadığı dikkate alınarak, bu talepler boşanmadan ayrı birer dava türü olarak kabul edilmeli ve boşanma davalarından ayrı olarak ele alınmasına yönelik düzenlemeler yapılmalı.
– Türk Ceza Kanunu’nda yapılacak yeni bir düzenleme ile ısrarlı takip fiilleri etkili ve caydırıcı nitelikte bir yaptırıma bağlanmalı.
– TBMM’de kadın milletvekili temsiliyet oranı artırılmalı.
– Olağanüstü durumlara yönelik ulusal müdahale planlarına kadınlara yönelik şiddeti önleme ve mağdurları korumaya yönelik hizmetler de dahil edilmeli ve kadınlara yönelik desteklere öncelik verilmeli. Karantina zamanında şiddet mağdurları için konukevi ve barınma kapasitesi artırılmalı.
– Kadına şiddet konusunda duyarlılık ve hassasiyet gösteren, tedbirler alan şirketlere ‘Kadına Şiddet Konusunda Yılın Duyarlı Şirketi’ ödülü verilerek diğer şirketler teşvik edilmeli. (AA)