Engelli Ailesi Olmak (Özel Haber)

İnsan, yaratılmış en “değerli” varlıktır. Bizim dinimizde de “yaratılmışların en şereflisi, değerlisi” insandır. (İsra, 17/70.) İnsan en güzel şekilde yaratılmış (Tin, 95/4.), bedenine Allah Teâlâ tarafından bir “ruh üflenmiş” (Hicr, 15/29.), böylece bu en üstün özelliklerle yeryüzünde Allah’ın halifesi (Bakara, 2/30.) olarak yaşamayı hak etmiştir.  Böyle bir yaratılışa, böyle kıymetli bir öze sahip olduktan sonra insan için doğuştan veya sonradan bazı fiziksel engellerin var olması onun değerinden hiçbir şey kaybettirmeyecektir. Fakat bu noktada doğru bakış açısı geliştirebilmek önemlidir. Şüphesiz hayatı devam ettirebilmek için yaşanan fiziksel ve bununla bağlantılı olarak psikolojik, sosyal ve ekonomik güçlükler gerek engelli bireyi gerekse ailesini zorlayacaktır. Elbette ki bir Müslüman olarak bu noktada yaratılışımızın gereği, dinimizin bize öğrettiği şey, imtihan noktasından bakmaktır. Allah Teâlâ, kimin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve yaşamı var ettiğini açıklar. (Mülk, 67/2.) Dünyaya gelişimizin ve gün gelip bu dünyadan ayrılışımızın felsefesini ortaya koyar imtihan… Herkes için imtihan noktası farklıdır. Tek gerçek vardır ve Kur’an’da “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya, 21/35.) şeklinde ifade edilmektedir. Fakat buradaki güçlük bu noktadan bakabilmedir. Dolayısıyla bu süreci, engelli ailesi açısından bakıldığında öncelikle psiko-sosyal boyutuyla değerlendirmek gerekir. 

Engeli doğuştan ya da sonradan olsun; engelli bir bireye sahip aile için gelecek ile ilgili beklentiler, umutlar tamamen değişir. Ailenin psikolojik durumu kadar sosyal ve ekonomik yapısını da doğrudan etkileyen engelli bir evlat, eş, kardeş ya da anne babaya sahip olmak; aileyi, hayatı yeni baştan düşünmeye ve düzenlemeler yapmaya mecbur kılar. Çünkü bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybeden bu bireyin farklı yönlerden bakımının yapılması, durumuna uygun eğitim ya da oryantasyon imkânının sağlanması, sevgi ve kabul gördüğü güvenli ve sıcak bir aile ortamının oluşturulması zarureti meydana gelmiştir. Burada en büyük sorumluluk aileye düştüğü gibi durumu rahatlatacak ve şartları düzenleyebilecek olan yine ailedir. Ailenin engelli bir bireye sahip olduğunda nasıl bir yaklaşım benimseyeceği hayati önem taşır. Bu nedenle engelli bir bireye sahip olan ailenin yaşayacağı süreçte gösterebileceği muhtemel tepkileri iyi bilmek, onlara destek olmak hem  sosyal çevrenin hem de kendilerinin yaşamını kolaylaştırır. 

Engelli bir bireye sahip olan ailenin geçirmesi muhtemel psikolojik süreçleri şöyle ifade etmek mümkündür: İlk aşamada şok, reddetme, acı çekme veya depresyon tepkilerinden birini sergileyebilirler. Bu aşamada duygusal bir karmaşıklık içine girilmektedir. İkinci aşama olarak suçluluk, kızgınlık ve utanma görülmektedir. Burada olan en tipik özellik, ebeveynin ikilemler içine girmesidir; engelli çocuğa karşı çelişkili duyguların yaşanmasıdır. Bu anlamda, sevgi ve kızgınlık/öfke bir arada ve art arda yaşanmaktadır; bazen engelli çocuklarının ölümlerinin istenmesi ama hemen sonrasında pişman olunarak bu istekten vazgeçilmesi ve ebeveynin kendini suçlaması söz konusudur. Son aşama, pazarlık etme, kabul ve uyum duygularının olduğu aşamadır. Burada genel olarak engellilik ile ilgili bilgi sahibi olma çabası, sorumlulukları fark etmeye, yardım almaya ve gelecek için planlar yapmaya başlama söz konusudur. Bu anlamda “Ne yapılabilir?”, “Neler yapabilirim?” tarzında sorular sorulmaya başlanmaktadır. 

Bu süreçleri yaşarken şüphesiz engelli ailenin sosyal çevresinin aileye yardımcı olması hem insani hem de dinî açıdan bir sorumluluktur. Bu esnada bazı noktalara dikkat etmek gerekir:

Anne baba olarak engelli bir çocuğa sahip olmak konusunda ailelerin hem destekçi olması hem de desteğe ihtiyaç duyması gözlenen en önemli konudur. Aslında bu iki durum belirli bir ihtiyacı ve o ihtiyacın giderilmesini ortaya koymaktadır. Destekçi olmak olumlu duygular uyandırmakla beraber uzun sürmesi hâlinde tükenmişlik, yalnızlık, yetersizlik duygularını yaşatabilmektedir. Bu duyguların hissedilmesini azaltmak için çevreden veya bir uzman tarafından sağlanan destek çok kıymetlidir. Diyanet İşleri Başkanlığı engelli koordinatörlüğü hizmetleri kapsamında yer alan manevi destek çalışmaları bu noktada önemlidir. 

Engellilik kişinin kendi için olduğu kadar çevresindeki bireyler için de baş edilmesi gereken duyguların yoğun olduğu, zor bir durumdur. Ancak koruyan ve kapsayan bir sosyal çevre ile bu durumla baş etmek kolaylaşır. Böyle bir ortam, engelli birey, ailesi ve çevresi için daha yaşanır olacaktır.

Engelli bireyi veya ailesinin içinde bulunduğu durumu görmezden gelmek ne kadar yanlış ise durumundan dolayı bireyi “farklı” görmek ve bu farklılığı her açıdan ön planda tutmak da o derece rahatsızlık verici olabilir. Gerek engelli birey gerekse ailesi yaşamını herkes gibi normal şartlarda devam ettirebilmeyi ister. 

Engelli birey ve aile genelde şu soruyu kendine sorabilir: Bu benim başıma neden geldi? Peki, hayatın sıkıntıları ağır görünen kimselerin aslında cezalandırıldığını söylemek mümkün müdür? Zorluk ve sıkıntının artıyor olması Allah’ın sevgisinin azalıyor olması anlamına gelebilir mi? Burada Peygamber Efendimiz bizlere şunu söylüyor: “Müslümanlar benim başıma gelen musibetlere bakarak kendi musibetleri karşısında güçlü olsunlar.” (Muvatta, Cenaiz, 14.) Rabbimizin bizlere sözlerini ulaştırmak için seçtiği peygamberi dahi böyle sıkıntılara maruz kalabiliyorsa eğer şunu düşünmeliyiz: İmtihan zorlaştıkça mükâfatı da artıyor olmalıdır. Çünkü Rabbimiz peygamberini sevmiyor olamaz. O hâlde hayatın başa çıkılmayı bekleyen nice zorluğu gibi engelli olmak ya da engelli yakını olmak da bir ceza değil yalnızca imtihandır. Bilmeliyiz ki bu dünya hayatı geçicidir. Ve Rabbimiz bizlere zerre miktarı da olsa iyiliklerimizin karşılığını alacağımızı vadediyor. O hâlde bu zor imtihanı başarıyla geçirmemiz sonunda mutlaka mutlulukla ödüllendirilecektir. Kişinin Allah katında değer kazanması fiziksel özellikleriyle değil gönül güzelliği ve doğru davranışları ile mümkün olacaktır.  (DiyanetHaber)

Loading

Skip to content