İzmir Barosu’ndan Dünya Engelliler Günü Açıklaması

Bugün Birleşmiş Milletler tarafından 1992’de ilan edilen Dünya Engelliler Günü. İlan edilmesinden 30 yıl sonra bile ne yazık ki hala; bu günde engelli bireylerin yok sayılan haklarını savunmak ve çözülemeyen sorunlarını konuşmak zorunda kalıyoruz.

Engelli bireylerin Anayasa’dan, yasalardan ve Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca iç hukuk normu haline gelmiş uluslararası sözleşmelerden doğan haklarının karşılanması; devletin sosyal hukuk devleti olma niteliğinin getirdiği bir sorumluluk, yurttaşlarının eşitliğini gözetmesi yükümlülüğünün ve nihayetinde insan haklarına saygının bir gereğidir. Engelli bireylerin gereksinimlerinin karşılanamaması, bir vicdan ya da empati sorunu değil, temel bir insan hakları sorunudur. Engelli bireylerin; eğitim, sağlık ve adalet hizmetlerine erişiminde yaşadıkları sorunlar insan hakları ihlalidir.

 Tam da bu noktada ve bu önemli günde, engelli bireylerin adalete erişim konusunda ne gibi sorunlarla karşılaştığına dikkat çekmek istiyoruz.

Engelli bireylerin bağımsız yaşayabilmeleri ve toplumdaki diğer bireylerle eşit koşullarda, hayata tam ve etkin katılımının sağlanması, 5378 sayılı Engelliler Hakkındaki Kanun ve Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ile güvence altına alınmıştır. Engelli bireyler için erişilebilirlik, bağımsız yaşamanın, toplumsal hayatın tüm alanlarına tam olarak katılabilmenin koşuludur.

  Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından imzalanıp 14.07.2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak 28.10.2009 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin erişebilirliğe ilişkin özel hükmünde, engelli bireylerin kamusal alanda verilen her türlü hizmetten yararlanabilmeleri için devletlerin alması gereken tedbirler sıralanmış, engelli bireylerin bina ve kurumlar ile bilgiye rahatça erişebilmelerinin sağlanması hususları ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Söz konusu madde uyarınca devlet, kamuda ilgili kişilerin engelli bireylerin karşılaştığı ulaşılabilirlik sorunlarıyla ilgili olarak eğitilmesi; kamuya açık binalar ve diğer tesislerde Braille alfabesi ve anlaşılması kolay işaretlemelerin sağlanması; kamuya açık binalara ve tesislere erişimi kolaylaştırmak için rehberler, okuyucular ve profesyonel işaret dili tercümanları dahil çeşitli canlı yardımların ve araçların sağlanması vb. tedbirleri almakla yükümlüdür.

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’de, 3 Aralık 2022 tarihi itibariyle, insan haklarının temelini oluşturan adalete erişim hakkı tam olarak kullanılamamaktadır. İzmir’de, Bayraklı Adliyesi, Gültekinler Plaza Ek Hizmet Binası, Bölge Adliye Mahkemeleri Binası, Karşıyaka Adliyesi, Karşıyaka Çarşı Ek Hizmet Binası, Çiğli Ek Hizmet Binası olmak üzere 6 ayrı adliye mevcuttur. Hızlı ve kolay erişebilen tek bir adliye olması gerekirken, adliye olma niteliği taşımayan yüksek ve kullanışsız binalara adliyelerin bölünmüş olması, bu binalardaki kimi asansörlerin darlığı, var olan asansörlerin bazılarının çalışmıyor oluşu ya da söz konusu asansörlerin önünde oluşan uzun bekleme sıraları tüm meslektaş ve yurttaşlarımız için sorun teşkil ettiği gibi engelli yurttaşlar ve engelli meslektaşlarımız açısından daha da büyük sıkıntılar yaratmakta ve adalete erişim haklarını ciddi bir şekilde kısıtlamaktadır. İşitme engelli yurttaşlarımız adalete erişimde işaret dili tercümanı yeterli sayıda olmadığı için birçok sorun yaşamakta ve iletişim kuramadıkları için adalete erişim hakları engellenmektedir. 

Engelli bireylerin sıkılıkla karşılaştığı bir diğer sorun “ayrımcılık” sorunudur. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, engelli bireylerin bütün dünyada temel hak ve özgürlüklere eşit erişim olanaklarından yoksun olmamalarını esas almış ve engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılığın önlenmesini ve engelli bireylere özgü temel insan haklarını güçlendirmeyi amaçlamıştır. Adalete erişim açısından engelli bireylerin adliyeler özelinde karşılaştıkları en büyük sorunların başında, hâkim, savcı, kalem çalışanı gibi adalet mekanizmasında görev yapanların birçoğunun hak temelli bir bakış açısından yoksun olması ve engelli bireylerin karşısındakinin vicdanıyla karşı karşıya bırakılmasıdır. Dolayısıyla engelli yurttaş ve meslektaşlar “sırf engellerinden dolayı” doğrudan veya dolaylı olarak ayrımcılığa maruz kalmaktadır.

 İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi ve insan haklarına saygının bir gereği olarak devlet, yurttaşlarının eşitliğini gözetmelidir. Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak devlet, dezavantajlı gruplar açısından gerekli düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür. Tüm bu yükümlülüklere rağmen engelli bireyler, yalnızca adalete erişim alanında dahi, toplumun geneline yansıyandan çok daha fazla hak ihlali yaşamaktadır. Kanunun yürürlüğe girdiği 2005 yılından bu yana erişilebilirlik alanında yapılması gereken düzenlemeler halen yapılmadığı gibi, ısrarla ertelenmeye devam etmektedir. BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye’de yürürlüğe girmesinin üzerinden 13 yıl geçmiş ve bu Sözleşme imzasında hiçbir maddeye çekince konmamıştır. Ancak ne yazık ki; Anayasa’nın 90. maddesine göre üst norm niteliği taşıyan ve kanunlardan önce uygulanması gereken bu Sözleşme, mahkeme kararlarında ve uygulamalarda hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır.

Engelli bireylerin toplumsal alanda yaşadıkları sorunların, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde yapılan göstermelik etkinlikler, tutulmayan sözler ile düzelmeyeceği ortadadır.

Kanunlar ve Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, hayatın her alanında tam ve etkin uygulanarak engelli bireylerin karşılaştığı sorunlara çözümler getirilmelidir.

İzmir Barosu olarak, engelli yurttaşlarımızın, eşit ve ayrımcılıktan uzak bireyler olarak yaşama mücadelesini desteklediğimizi ve bu mücadelenin bir parçası olduğumuzu vurguluyoruz.

Saygılarımızla.

İzmir Barosu Başkanlığı

Loading

Skip to content